Önce dikkatli bir anomali taraması yapılır. Bebek biraz daha büyüdüğü ve organları şekillendiği için ortaya çıkmış olan bazı anomaliler görünebilir hale gelmiş olabilir.

Çok seyrek de olsa oluşabilecek anomalilerin incelenebildiği kadarıyla olup olmadıkları araştırılır. Eğer bulursak bulduğumuz anomalinin ortaya çıkaracağı hastalık bulgularına göre ne yapılabileceği tartışılır. Her ne kadar fetal tedavi diye bir kavram varsa da, en azından şimdilik çok az çeşit hastalıkta, çok az sayıda merkezde mümkündür. Günlük pratikte çoğu kez kararımız "Siyah mı? Beyaz mı?" gibidir. Yani ya gebeliğin devamına karar vereceğiz ya da gebeliği düşükle sonlandıracağız.

Eh, diyelim ki ultrasonla tespit edilebildiğimiz bir anomali yok. "Bebeğiniz sapasağlam, güle oynaya gebelik döneminizin keyfine bakın sonra bir terslik çıkarsa onu da o zaman düşünürüz" diyemiyoruz. Öyle dersek ve hasbel kader bebekte bir sorun çıkarsa, "Hani bebeğim sapasağlamdı. Bak özürlü oldu, bu sizin ihmal, kusur veya beceriksizliğiniz yüzünden. Hadi bakalım mahkemelik olduk!" ithamı ile karşılaşma korkumuz ağır basar hekim olarak. Hukuk sisteminin de kuralları gereği, deriz ki: "Biz bir anomali bulamadık, ama bu demek değildir ki, bebeğinizin kulağı duyuyor. Veya matematiği iyidir diye bir garanti yok. Doğan her yüz bebeğin 2 ilâ 3'ü anomalili doğacaktır, binde biri mental retardasyonlu olacaktır." Bu felaket tellallığının devamı için Anomali Kontrolü bölümüme bakabilirsiniz. (https://www.tayfunalper.com/makale.aspx?Bolum_ID=321&Konu_ID=472)

Bu modern tıbbın işleyiş biçimi, başka şekli yok. Daha doğrusu tüm dünyaya içtiği suyu bile şişeleyip satan global kapitalin, elbette aldığımız nefesi bile mümkün olduğunda ticari bir metaya dönüştürmesi ve havayı bile satması mümkün... Değil ki sağlıklı gebeliklerimizi bize satmasın!

Onun için neyin hastalık olduğu, neyin tedavi gerektirmediği konusunun hakemleri olan doktorların bir şekilde bertaraf edilmesi gerekli sistem için. Hastayla hekimin birbirinden korkması gerekiyor ki sağlık tam bir ticaret alanına dönüşsün...

Global kapital herkese bir şey satmaya çalışıyorsa nasıl hedef müşteri kitlesini artırabilir? Herkesin bebeği anormal değil, ama herkesin bebeğinin anormal olma ihtimali var... Az ya da çok bir risk var. O halde risk belirleme kitleri satıyorlarsa her anne adayı bir müşteri, her ülke bir pazar.

Neyse, biz global kapital tıbbının günahını almayalım. Asıl amacın tamamen duygusal olduğunu gözden kaçırmayalım(!). Uzak bir ülkede arada bir doğan Down Sendrom'lu bebeklerin dramını engellemek için "bu kadar gayret ve masrafın lâfımı olur" telâşını anlayışla karşılayalım. O uzak ülkelerin sağlık yöneticilerinin açık ya da gizli kimin tarafında mücadele ettiğini de kimsenin günahını almadan değerlendirmeye çalışalım.

Neyse, biz yine Down Sendromu'na dönelim.

Down Sendromu senaryosunun tekrar gündeme getirildiği hafta bu haftadır. Daha önce yapılmış olan veya yapılmamış olan tarama tesltlerine ek olarak üçlü (veya bazen dörtlü) test yapılarak kâbus sıcak tutulur. Ortalama 700 gebelikte bir olabilecek Down Sendrom'lu bebekten anne babayı korumak için amniyosentez yapmak gerekli mi? Yaparsak 200'de bir düşük riski var, onu da göze almak gerekir. Siz alabilir misiniz?

Amniyosentez ile ilgili de çok bilgi var internette. Benim katkım da aşağıdaki şekilde: