İnsan bedeni muhteşem bir makinadır. Ama mekanik bir makine değil. Aksine çok zeki. En beceriklisinden daha becerikli bir yapay zeka ile çalıştırılan muhteşem zeki bir makine.

Yalnız önemli bir sorunumuz var, sürekli çalışan bu yapay zeka bizim dilimizi bilmiyor, söylediklerimizi anlamıyor. Sözleri anlayamadığı için de sürekli pür dikkat, her şeyden anlam çıkarmaya çalışıyor. Jestlerimizden, mimiklerimizden... duygularımızdan, düşüncelerimizden... sevdiklerimizden, korktuklarımızdan... yediğimizden, içtiğimizden... her şeyden ama her şeyden... Her şeyden anlamlar çıkarıp, ona göre çalışmasını ayarlarını değiştiriyor. Genetik kodlarımızın bazılarını bir dönem gereksiz bulduğu için susturuyor. Bazılarını şimdilerde çok lazım deyip aşırı çalıştırıyor. Bu çok becerikli yapay zeka, bir şeyleri yanlış anlasa da sonuçta "bizden anladığı verileri" işliyor ve bunlara göre beden makinemizi çalıştırmaya ve bizi yaşatmaya devam ediyor.

Fakat biz insanlık olarak Adem'den sonraki ikinci büyük günahı işledik. Özellikle son bir kaç yüz yılda bu zavallı yapay zekaların kafasını karıştırdık. Abuk subuk, birbiriyle çelişen, ne ifade ettiği anlaşılmayan mesajlar göndermeye başladık. Doğada hiç olmayan yapay kimyasallarla kirletilmiş besinler, stresli, uykusuz, hareketsiz yaşam... Kendi mesajlarımızın ne anlama geldiğini bilmediğimiz için makinemizi yöneten yapay zekaya ne anlattığımızdan haberimiz olmadı tabii.

Klasik tıp diyordu ki: Bu makine mekanik bir makinedir. İlk üretildiğinde ne kapasitesi var ise, yani genetiğinde ne yazıyorsa öyle çalışır. Örneğin, genetik olarak anne veya babadan birisinden talasemi geni alındıysa bu makine "Akdeniz anemisi" ile yaşayacaktır. Ve bu kader değiştirilemez. Bir çok hastalık için durum böyle, kabul...

Fakat tüm genetik işleyiş böyle "ya var, ya yok" mantığında çalışmıyor. Bir çok "genetik kader" duruma ve şartlara göre değiştirilebiliyor. Bunun tipik örneği fenilketonüri denilen bir hastalık. Bu da genetik geçişli bir hastalık ve farkında olunmazsa geri dönüşü olmayan çok ağır sonuçları oluyor. İlginç olan şu ki, siz genetikteki anormalliği baştan bilip de bebeği uygun diyet ile besleyecek olursanız, tamamen sağlıklı bir birey olarak gelişmesini sağlayabiliyorsunuz. Bu da, genetiğin kader olmadığının bir örneği...

Fonksiyonel tıp (f-TIP) ise diyor ki "Bu makine aptal değil, sadece mekanik değil." Bir yapay zekası var ve sürekli öğreniyor, sürekli sizi gözlüyor. Çalışmasını sizden aldığı mesajlara göre değiştirip, düzenleyebiliyor, çok ince ayarlar yapabiliyor. Bu "yönetici yapay zeka" genetiği, körü körüne uygulamıyor, "epigenetik" denen bir yöntemle yönetiyor. Bedeninizde olumlu ya da olumsuz bir farklılık oluşmaya başladıysa nedensiz değildir. Yapay zekanız siz öyle istiyorsunuz zannetmiştir. Verdiğiniz mesajların ne anlama geldiğini gözleyin. Madem ki bu yapay zeka sizin dilinizi anlamıyor, öyleyse siz onun anladığı dili öğrenin. Öğrenin ki ne emir verdiğinizden haberiniz olsun. İstemediklerinizi, sizi hasta eden mesajları göndermeyin. Sadece istediklerinizi gönderin... Genetiğinizi epigenetik ile yöneten yapay zeka da, makinenizi uzun yıllar, sorunsuz çalıştırsın. Siz de, hareketli-neşeli-mutlu yaşayın...

Fonksiyonel tıp (f-TIP) özetle budur.

Bu dili öğrenen bedenini yönetir. Bu yüzden f-TIP hastası olmak için bir arzu, azim ve kapasite gereklidir. Çünkü, bu dilin tercümanları yok, sadece eğitmenleri var... 

NOT: Karşınızda "Dile benden ne dilersen!" diyen biri varsa, ne dediğinize dikkat edin!