Kötü Hekim Yok mu?


  

Olma mı? Hec olma mı?

Dini imanı para olan nicelerimiz vardı. Artık o hekimler eskide kaldığı için konu da zaman aşımına uğradığı için rahat konuşabiliriz. Bu paragözlerin elleri hastanın cebinden çektirildi. Neyse ki günümüzde bunlardan hiç, ama hiç kalmadı (!). Bakın etrafınıza hiç kaldı mı hekimlerin "kötüleri"?

İyi hekim nasıl oluru daha önce birisi tarif etmiş. O birisi ki küçük bir bedende büyük bir ruh olarak yaşamış rahmetli ozan Neşet Ertaş'tır. "Bir iyi hekimi" tarif etmiş bir türküsünde... Hep imrendim o "doktor memmed ali altın"a... Merak eden sorsun Google'a...

Biz kötü hekimi tarif edelim bakalım. Sizin mesleklerinizdeki kötülerden daha az da değiller, daha fazla da değiller. Ama bizimkilerin bir özelliği beyazda kir kolay görülür ve beyaz hiç leke kabul etmez.

Kötü insanın hekim olmuş hali eline gerçek silah verilmiş çocuk gibidir. Basit insanlık zaaflarının sonuçları züccaciye dükkânındaki fil hasarına benzer hekimlikte...

Hani müstakbel damat adayına kayınpeder adayı soruyor:
- Evladım, sigara içer misin?
- Hayır efendim.
- Alkol?
- Hayır efendim.
- Kumar?
- Hayır efendim.
- Gece hayatı?
- Hayır efendim.
Kayınpeder adayı cevaplardan mutlu, tekrar soruyor:
- Evladım, hiç mi kötü huyun yoktur?
- Var efendim bir tane.
- Olsun evladım o kadarcık olur. Nedir kötü huyun?
- Yalan söylerim efendim!

Kötü hekimin en önemli özelliği yalan söylemesidir.

Sizin canınızı emanet ettiğiniz insanın, size yalan söylüyor olabileceğini düşünmek bile insanı ürpertiyor değil mi?

Sağlık sistemini gerçek hastaların yararlanması gereken bir emniyet şeridi gibi bırakmak gerekirken, fırsatçılığı marifet bilip boş zamanlarında hastane gezen sağlık tüketicileriyle boğuşmak zorunda kalan bir hekim gözünüzün önüne getirin. Gerçek hastayı o koşturmacada gözünden kaçırmış, affedebilirsiniz... Hatasız kul mu olur? Ama aslında kafasındaki tek amaç bir an önce hastayı savuşturmak idiyse? İşim çoktu derken yalan söylüyorsa?

Dünyanın en iyi cerrahı değil belki... En iyi cerrahın iki saatte bitirebileceği ameliyatı üç saatte zor tamamlamış. Olsun, affedebilirsiniz... Hepimiz kendi mesleklerimizin dünya çapında duayenleri miyiz? Ama, o doktorun bu ameliyatı yapabileceğine kendi meslektaşları inanmıyorlarsa? O yapabilirim derken sizi kandırıyorsa?

Binde bir ortaya çıkabilecek bir olasılığı aklına getirememiş veya hastasını boşuna korkutmak istememiş söylememiş, işler ters gitmiş binde bir gelmiş sizi bulmuş. Sizin elinizden hiç kaza çıkmadı mı? Ne yapalım kabul edebilirsiniz, affedebilirsiniz. Ama başka doktorların başına binde bir gelen bu olay bu doktorun sık sık başına geliyor da, o da bunu biliyor ama size binde bir diye yalan söylüuyorsa?

Eskiden böyle şeyleri hekimler yapmaz deniyordu. Hekimlere olan güvenin sarsılmasının vereceği hasar belki de daha fazla zannediliyordu. Derler ya "şuuyu vukuundan beter". Yani böyle bir şeyin söylentisi bile gerçekten olmuş olmasından daha kötüdür demek.

Bugün, biz itiraf etsek de etmesek de her mesleğin yalancısı var da bizim hekimler olarak yalancımız yok mu? Hastaları can derdindeyken, onları kendi mühim(!) dünyalarının figüranları yerine koyup doktorculuk, hastanecilik tiyatroları sahneleyenlerimiz yok mu? Toplumun bahşettiği itibarın gölgesinde yaşayıp sonra da adi suçlardan mahkum olanlarımız yok mu? Yaptıkları işlerin denetlenmesinden tedirgin olan, bastıkları karda bile izleri kalmayan, ama iş lafa gelince yavuz hırsız olup baskın çıkanlarımız yok mu? Keşke yok diyebilseydim!

Neyse ki Samsun'da yok (!) Bu sayfada geçen olay ve karakterlerin Samsun'da yaşayan hekimlerle uzaktan yakından bir ilişkisi yoktur. Benzeşmeler olursa tamamen tesadüfidir. Kimsecikler de üzerine alınmasın. Estağfurullah!